Wednesday, December 21, 2005

kumdan kale...

Kucukken kumdan kale yapmasini ogrenmistim deniz kenarinda... Denize uzak, dalgalar yikmasin diye; ama bir o kadar da yakin, gerektiginde suyu daha kolay tasiyabileyim diye... Hep bunun dengesini kurmaya calistim her kumsala gidisimde. Ama farkettim ki, ne kadar dengeyi kurarsam kurayim, kumdan kale hic saglam kalmiyor. Yabir dalganin kopugune takiliyor, ya da bir baskasininayak izine... Boylece yeni kaleler yapmanin yollarini denedim, daha saglam ve zamanla beraber ayakta kalabilecek... tahta parcalarindan denedim, iskambil kagitlarindan denedim,domino taslarindan denedim... hepsi yikiliyordu birer birer... Sonra bir gun bir deneme daha yapayim dedim; bu sefer taslardan olsundu yapacagim kale... denedim, olmustu. Digerlerinden daha saglamdi ve en azindan bir baskasi yikana kadar ayakta kalabiliyordu. “Bir baskasi yikana kadar...” Ama hic anlamamastim bir baskasinin niye butun kaleleri yikmak istedigini.... zamanla ogrenirdim nasilsa, annem oylederdi cunku “zamanla ogrenirsin...”. Ve ben, zamanla ogrenmeye basladim.. Buyudukce o taslari alip teker teker icime yerlestirmeyi ogrendim... icimde yeni kaleler insaa etmeye basladim, pek fazla kimsenin goremedigi.Gizliydi, uzakti ve taslari da biraz fazla mi soguktu ne? Aman! ne farkederdi canim baskalarinin gormesi? Bana aitti ya, benimdi ve yikilmiyordu iste, ta ki ben onun yikilmasina izin verene kadar... boylece kendi yaptigim kaleleri insaa etmenin ve yaptigim gibi yikmanin keyfine varmaya basladim. Her defasinda daha da saglam olmaya basliyordu kalem, zaman zaman birayak izine takilsa bile... Ve zaman ogretmeye devam ediyordu... Daha da buyudukce o kalenin icine gizlenmeyi ogrendim sonra. Boylece baskalari zarar veremiyordu bana,dayanikli yapmistim kaleyi, ellerime saglik! Cins eddinde kullanilan taslara benziyordu taslarim, cok saglamdi yani; yuzyillara meydan okluyabilirdi hani! Ve sadece paylasabileceklerim biraz yaklasabiliyordu duvarlarina, oyle herkesin gelmesine izin yoktu. İceri girmeleri kesinlikle yasakti bi kere! Cunku bilemezsiniz kimin ayak izinin kaleyi yikacagini. Ne kadar saglam olsa da, yapan gene bendim, “ayak izi gene ben...” Zaman iste... Ogrenmenin sonu yoktu ki... Zamanla duvarlarin arkasindaki paylasimlar yetmemeye basladi... Paylasimlarin, duvarlarin otesinde olmasi gerektigini ogrendim. Istedimki herkesten gizli insaa ettigim kalemi paylasabilecegim birisi olsun. Baktim,bakindim, aradim, arastirdim; kimsecikler yoktu ortada... ya da vardi da hepsinin kapilari kapaliydi benimkiler kadar... Ve ogrendim ki aradigin zaman degil ummadigin anda acilir tum kapilar, senin actigin kadar... Gene aklima annem geldi.. Annem ne kadar da hakliymis...Zamanin dindiremeyedigi hic bir aci yokmus...Bulamamanin acisi icimde, kaleme donus yolunu tutmusken bunlari dusunuyordum... cunku biliyordum ki zaman icimdeki bu aciyi da alip goturecekti, bana yeni bir seyleri ogretirken... Evet cok saglamdi kalem, icindeydim ve korunuyordum.Cikmak istedigim zamanlarda bile cikamaz olmustum icinden. Kendimi korumak adina insaa ettigim, tumcikis yollarini kapatiyordu birer birer... ne zaman yikabilecektim ben bu kalenin taslarini?Zaman bunun da cevabini ogretti bana... Cok saglamdi, ben insaa etmistim ve kendimi bilerek insaa etmistim. Anladim ki...Cin Seddi kadar uzun sure ayakta kalabilirdi kalem,eger sag kalabilseydim .... ama biliyordum ki taslarin omru benimki kadar... Zamanin bana hala ogretemedigi bir sey var... “bir baskasi yaptigim kaleleri neden isteyerek yikar?”

No comments: